10 Ekim 2012 Çarşamba

BOŞA GEÇMİŞ ÖMÜR BENDEKİ


Salınıp eski zamanlardan bir hatıra sun bana
O eski demlerden bir tat, bir hava getir
Ey rüzgar, süpür semamdan gri bulutları da
Bana huzur dolu bir kalpten neva getir 

Sükuta durmuş umut, kırık düş müzesi gönül
Birer birer terk eylemiş gitmiş diyarı yaran
Yokluğu kalmış gidenin, yitik sevda kabri gönül
Her gidenin ardından kalb-i virandır geriye kalan


Ne söylesem yok alemde bir duyanım, dinleyenim
Zamanı dolmuş, rengi solmuş sözdür dilimdeki
Ne bir reh-i sevda var ilerlediğim, ne bekleyenim
Ne yare ki, boşa geçmiş bir ömür bendeki…             

EYLÜL KAPISI


Eylül kapısının ardından gelsin artık

Gelsin sazendeler, rakkaseler

Konser sahnesine çıkıyor gibi

Ve çalınsın en bilindik şarkılar

Dönsünler etrafımda, hep dönsünler.

Açılsa da eylül kapısı mateme

Eksilmesin neşemizden hiçbir şey.

ATEŞİN MIZRAP TUTAN ELLERİ


Uyandım, kabirden tekrar dirilir gibi uyandım.
Sessiz gece, çepeçevre sarmış beni,
Arkam, sağım, solum karanlık sobe.
Hayır, öyle değil, ruhum onun elinde.

Önümde ışıktan yol, uzakta çok uzakta.
Cebren götürülüyorum, gitmek istemesem de.
Bir adım, bir adım ve bir adım daha…
Huzmeleri doluyor gözbebeklerime, anlıyorum.
Arkam, sağım, solum karanlık sobe.
Hayır, öyle değil ruhum onun elinde.

Alevler yükseliyor birkaç adım ötede,
Avuçları ısınıyor karanlığın, terler gibi ağlıyorum
Bir adım ve bir adım daha, karanlık ardımda artık.
İşte üstündeyim serilmiş kırmızı halının.
Tabanlarımdan karıncalar ilerlerken beynime
Sızıyı mırıldanıyor ruhum,
Sinir tellerine, alevden mızrap vurdukça,
Gözyaşlarımla tutmak istiyorum,
Ateşin mızrap tutan ellerini, ama nafile!
Başaramıyor hiç biri, buharlaşmadan düşmeyi.